Yeşilimize değil geleceğimizi, ciğerlerimizi yakan tüm Türkiye’yi ekran karşısında ağlatan orman yangınlarından sonra, bu kez de sel felaketi ile sarsıldık.
Kastamonu başta olmak üzere, Batı Karadeniz’de ki aşırı yağışlar ve seller, deyimin tam anlamıyla içimizi kararttı.
Bir buçuk yıldır kâbusumuz olan pandemi psikolojisinden birazcık olsun sıyrılıp yaşama sevincini içimizde yeşertmek istiyoruz; peş peşe gelen felaketler buna fırsat vermiyor.
Koca bir ulus, nasıl bu kadar mutsuzluğa, umutsuzluğa sürüklenir?
Kastamonu’nun Bozkurt İlçesi'nde, aşırı basınca dayanamayan baraj kapağı açılmış, ilçenin tamamı sular altında kalmış.
Vatandaşların evlerinden cep telefonları ile çektikleri videoları izliyoruz; sanki dünyanın batışına tanık oluyor gibi çığlıkları kulaklarımızda…
O dehşeti ifade edebilecek kelime bulmak zor.
Peki ama, Ezine Çayı'nın kenarına yapılmış apartmanlara ne demeli?
Fotoğraflara bakıyoruz; tam bir deprem görüntüsü, tam bir felaket. Nerde bunların sorumlu?
Yıllardır yaşadığımız bunca felaketten hiç mi ders almıyoruz?
Bilim insanlarının küresel ısınma ile ilgili verdikleri bilgileri ve uyarılarını ciddiye almayanlar var ne yazık ki.
Gereken tedbirleri almayan tüm dünyanın devlet yöneticileri, tarihe “suçlu” olarak yazılacaklar.
Bizim insanlarımızdan da “umursamaz” tavırlar içinde olanların oranı çok fazla her şeyi kadere bağlayıp kurtuluyorlar. Oysa, yüce dinimiz de önce tedbir alıp, sonra Allah’ın takdirine bırakmayı, yani tevekkül etmeyi emretmiyor mu? Hani tedbirler nerede? Yok Yok Yok. Neden? Zira maddi menfaatler çıkarlar, içimizdeki hırs, doymazlık; maneviyat diye bir şey bırakmamış yaşamımızda. İnsanlığımızı kaybetmişiz.
Koronavirüs salgınında “Hint Varyantı” veya “Delta Varyantı” dönemini yaşıyoruz.
Mutasyona uğrayan Covid 19 virüsünün daha hızlı yayıldığı ve farklı semptomlar gösterdiği söyleniyor.
Çaresi, herkesin aşı olması ve maske-mesafe-hijyen olarak ezberlediğimiz kurallara uyması.
Ama, aşı konusunda direnenler olduğu gibi, kurallara uymamakta ısrar edenler de çoğunlukta.
Yurdumuzda vaka sayıları artmaya devam ediyor ve ülke kaçınılmaz olarak yeni bir kapanmaya doğru gidiyor.
Buna sebep olacak ihmaller, hiç kimsenin hakkı değil. Toplum sağlığını riske atacak bireysel kararlar, özgürlük olarak nitelenemez.
Herkesi sorumluluğa davet ediyoruz. Öylesine köşeye sıkışmış bir ülke fotoğrafı var ki…
Bu köşeden çıkabilmenin tek yolu var; birlik, beraberlik, dayanışma ve her alanda bilimin yol göstericiliğinde birleşme…
Katlanarak büyüyen bu acılara yüreklerimiz dayanmıyor artık.
Bu vatan bizlere kanıyla, canıyla, şehitleriyle, binlerce ecdadımızdan emanettir. Biz ne yapıyoruz. Bir hırs uğruna emanete ihanet ediyoruz. Yani para ile vatanımızı satıyoruz. Geleceğimizi satıyoruz. İşin özü kendimizi satıyoruz.
Para nedir bazen ihtiyaç, bazen mutluluk, bazen varlığı acı kayıp. Para insana göre değerlendirilmez. Para harcanır ama insan harcanmaz.
Saygılarımla...
KÖŞE YAZILARI
14 Ağustos 2021 - 08:11
Para harcanır ama insan harcanmaz
Para harcanır ama insan harcanmaz
KÖŞE YAZILARI
14 Ağustos 2021 - 08:11